
GDO’lu Mısırda Aşırı Kullanım Alarmı: Koruma Yerine Zarar mı Veriyoruz?
Michigan State Üniversitesi’nin yeni araştırması, kök kurduna karşı genetiği değiştirilmiş Bt mısırın ABD’nin doğu eyaletlerinde gereğinden fazla ekildiğini ve bunun zararlı böceklerin Bt toksinine karşı direnç geliştirmesini hızlandırarak hem verim hem de biyoteknolojiye olan güveni tehdit ettiğini ortaya koyuyor.
ABD’de tarımsal üretimde sıkça başvurulan genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO’lar), verimliliği artırmak ve zararlılarla mücadeleyi kolaylaştırmak adına önemli teknolojik araçlar sunuyor. Bu teknolojilerden biri olan Bt mısır, toprak kökenli bir bakteri olan Bacillus thuringiensis’ten (kısaca Bt) alınan genler yardımıyla geliştirilen ve zararlılara karşı doğal bir savunma sağlayan bir GDO türüdür. Özellikle kök kurdu (corn rootworm) gibi mısırın verimini ciddi şekilde düşürebilen zararlılara karşı etkilidir.
Bt mısır, söz konusu bakteriden aktarılan gen sayesinde kök bölgesinde kök kurduna karşı zehirli proteinler üretir. Bu toksinler yalnızca hedef zararlı olan böceği etkilerken, insanlar ve hayvanlar için güvenlidir. Ancak Michigan State Üniversitesi tarafından yürütülen yeni bir araştırma, bu güçlü biyoteknolojinin aşırı ve gereksiz kullanımının, özellikle ABD’nin doğu bölgelerinde, uzun vadede faydadan çok zarar getirebileceğini ortaya koyuyor.
Prof. Dr. Felicia Wu liderliğinde yürütülen çalışmada, ABD’nin doğu mısır kuşağında – Ohio, Michigan ve Pennsylvania gibi eyaletlerde – kök kurdu baskısı düşük olmasına rağmen çiftçilerin yoğun şekilde Bt mısır ektiği tespit edildi. Oysa bu bölgelerde Bt mısıra olan ihtiyaç oldukça sınırlı. Buna rağmen yüksek maliyetli Bt tohumlarının tercih edilmesi, hem ekonomik kayıplara yol açıyor hem de kök kurdunun bu biyoteknolojiye karşı direnç kazanma sürecini hızlandırıyor.
Prof. Wu, kök kurdunu tarım dünyasının "Loki"si olarak tanımlıyor. Çünkü bu zararlı organizma, sadece Bt mısıra değil; pestisitlere ve hatta ürün rotasyonuna dahi kısa sürede uyum sağlayarak direnç kazanabiliyor. Bu direnç, yalnızca bölgesel üreticileri değil, uzun vadede tüm mısır endüstrisini tehdit ediyor. ABD, dünya mısır ihracatının yaklaşık %40’ını sağlayan en büyük üretici konumundayken, böyle bir direnç artışı tüm sektör için ciddi riskler taşıyor.
Bt teknolojisi, bilinçli ve dengeli kullanıldığında son derece etkili. Ancak bu çalışmanın ortaya koyduğu gibi, zararlının yoğun olarak bulunmadığı bölgelerde bu tohumları tercih etmek, sadece ek maliyet oluşturmakla kalmıyor; aynı zamanda kök kurdunun evrimsel süreçte Bt toksinine karşı direnç geliştirmesini kolaylaştırıyor. Bu da Bt teknolojisinin genel etkinliğini zayıflatıyor.
Çalışmada yer alan analizlere göre, doğu eyaletlerinde Bt mısır kullanım oranı %50’den %18’e düşürülseydi, yalnızca bir yıl içinde 99 milyon dolarlık bir tasarruf mümkün olacaktı. Uzun vadede bu rakamın 2 milyar dolara kadar çıkabileceği tahmin ediliyor. Bu da, bölgesel ihtiyaçlara göre doğru tohum seçimi yapmanın üretici ekonomisine katkısını gözler önüne seriyor.
Araştırmacılar, bu durumun önüne geçmek için üç temel adım öneriyor:
- Bt içermeyen alternatif tohum çeşitlerinin yaygınlaştırılması,
- Çiftçilere yönelik daha etkili bilgilendirme çalışmaları yapılması,
- Zararlı yoğunluğu olmayan bölgelerde Bt teknolojisinin kontrollü kullanılması.
Wu, doğu eyaletlerinde kök kurduna karşı koruma sağlamayan ama diğer zararlılara karşı etkili olan daha ekonomik mısır çeşitlerinin tercih edilebileceğini ifade ediyor. Aksi halde, bu teknolojinin ömrü kısalacak ve endüstrinin tamamı zarar görecek.
Sonuç olarak, tarımsal biyoteknolojide başarı sadece inovasyonla değil, aynı zamanda doğru kullanım stratejileri ile mümkündür. Bt mısır, yerinde ve dengeli uygulandığında çiftçiye büyük avantajlar sağlar. Ancak gereksiz ve yaygın kullanımı, bu avantajların hızla kaybedilmesine yol açabilir.
KAYNAK: sciencedaily